Çocukluğumda da bugün olduğu gibi ramazan ayının gelmesini neşeyle karşılardım. Ramazana dair anılar, kokular ve sesler neredeyse dokunabileceğim kadar yakınlar.
Köydeki top sesiyle orucun açılması, kalabalık ailemizin kocaman bir masada buluşması, Anamur’un güneşi, güler yüzlü insanları ve daha pek çok şey. Masamız aile büyüklerimizin ve ablalarımın sohbetleriyle şenlenirdi.
Ramazan ayı bir taraftan yemeksizlik ama aynı zamanda iftar sofralarında yenen özenle hazırlanmış yemekler demektir. İslam geleceğinde Ramazan ayı birlik, beraberlik ve paylaşmayı simgeler. Aileler akrabalarını ve komşularını iftara davet ederler. İftar sahibi misafirlerine verdiği önemi onlara ikram ettiği yemeklere ifade eder.
İftar uzun saatler nefsine hakim olabilenlerin ödülüdür. İftar sofrasındaki hakim duygu, oruç tutanların görevlerini yerine getirmekten duydukları huzurdur.
Bu nedenle iftar yemeklerinin sadece insanın bedenini değil aynı zamanda ruhunu da doyurması gerekir.
Oruç iftariyeliklerle açılmalı ve masada mutlaka bir şerbet olmalıdır. Etli bir ana yemek olmalı ve mevsimin sebzeleri ona eşlik etmelidir. Arkasından güzel bir tatlı oruç tutanları ödüllendirmelidir.
Bu atölyemde iyi bir iftar sofrasını geleneklerimize göre nasıl düzenlenmek gerektiğini ve bu sofranın olmazsa olmazlarını anlatıyorum.
Atölye Konu Başlıkları
- Ab-ı hayat
- Şerbet
- Demirhindi şerbeti- karanfilli file badem
- İftariyelik
- Ballı biberiyeli hurma
- Zahterli Zeytin üçlemesi
- Cevizli acuka – Pastırma
- Bi tas çorba
- Kızılcık tarhanası- çağla dereotu dantel
- Şır börek-
- Pazılı çiğ börek- ayvalı tatlı acı sos
- Kebap
- Sini kebabı – cevizli nar ekşili maydanoz salatası – sumaklı soğan
- Tatlı
- Güllü aş- çilekli gül reçelli güllaç